17 Temmuz 2009 Cuma

SON PERDE


Oyun yok artık dedi çalıştığı en dürüst bakışıyla. Son perdeydi bu. Artık benim gördüğün.

Garip bir ses ve baharatlı bir koku ulaştı burnuna. Alışmıştı artık burnu bu kokuya ve tada ya ses nerden geliyor diye düşündü bir an. Durdu, kulaklarına verdi dikkatini, karşıdakinin ne söylediğini algılamadan. Sanatına hayran olduğunu hissetti, uyuşmuştu beyni. Yıkılmaz, yılmaz sanıyordu ama uyuşmaya karşı savunması sağlam değildi o çok güvendiği kalesi. Çaresiz teslim oldu hücreleri. Algılamadan geçirdi duyduğu cümleleri. Cümlenin etkisini damağındaki baharatın tadında aradı. Gönder dedi bunları da diğerlerinin yanına, boş bunların içi.

Su. Evet, Su sesiydi bu duyduğu. Karşısındaki bir tepki bekliyor olmalıydı, konu değiştirmeyi düşündü bir an. Bundan da yorulduğunu hissetti. Boş bakan gözlere boş baktı. Bir sonraki perdede cüzzamlı adamı oynayacağını hissetti. Zordu rolü ama biliyordu yapacağını. Kısa süreceğini de. Hiçbir şey algılamadan her şeyi anlamaya başladığını düşündü ve bundan garip bir zevk aldığını da. Dudağında ayırt edemediği meyvemsi bir tat, uyuşturulmuş beyin, alkolün etkisi, sahne ışıklarının sıcaklığı. Bu anı yaşamıştı rolüne çalışırken gördüğü rüyada. Beklediğinden daha azdı elinde kalanlar, başarmanın ve öğrenmenin arsız hissiyatı, meyve tadı, huzursuz bir huzur. Hadi gidelim artık dedi, biraz önce öptüğü biçimsiz eli sahibine bırakarak. Dinlenip, yeni rolüme hazırlanmalıyım. Samimiyet ve ilgiydi aradığım, aradığın ve bulamadığımız.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder